Sayfalar

Sayfalar

21 Ocak 2014 Salı

Suriye’de savaşın üçüncü gücü: Kürtler


Türk devletinin çabasıyla Kürtlerin bağımsız bir güç olarak Cenevre2 Konferansı’nda temsil edilmeleri engellenirken, İsveç medyası Rojava’daki gelişmelere ve Kürt halkının kazınımlarına geniş yer veriyor.
Time Magazine, The Economist ve Newsweek gibi uluslararası haftalık dergilerin İsveç versiyonu olma özelliği taşıyan Fokus dergisi son sayısında Rojava’daki gelişmelere 12 sayfa ayırırken, Arbetaren Gazetesinde de Rojava’daki toplumsal ve askeri gelişmeleri ele alan bir makale yayınlandı.
Günlük yayımlanan Svenska Bladet Gazetesinde yayımlanan bir makalede de Rojava’da demokratik özerkliğin ilan edilmesi ve toplumsal yaşamın örgütlenmesi ele alınıyor ve İsveç hükümetine Avrupa Birliği’nin Rojava’yı tanıması için girişimde bulunması çağrısında bulunuluyor.
Gazeteci Ivar Andersen ve Fotograf Christoffer Hjalmarsson Rojava’da halk, YPG, PYD ve diğer politik partilerin temsilcileri ile görüşerek izlenimlerini “Şavaşın üçüncü gücü” başlıklı bir makaleyle Fokus’da kamuoyuyla paylaştı.
2011 yılında Suriye’de savaşın patlak vermesinden itibaren Rojava’da yaşanan gelişmelerin ele alındığı makalede, Esad rejimine muhalif olan Kürtlerin kendi bölgelerinde denetimi sağladıktan sonra bu sefer bir başka güçle, İslami cihadcılara karşı kendilerini savunmak zorunda kaldıkları belirtiliyor.
YPG SAVAŞIN GELECEĞİNİ BELİRLEYECEK
YPG karşısında El Nusra’nın elinde tutuğu illerden teker teker çakilmek zorunda kaldığını belirten Andersen, “Rojava’nın geleceği savaşta belirleyici bir öneme sahip olabilir. Kürt bölgesi ve onun güçlü milisi özünde Esad rejimine muhalif olmasına rağmen bugün muhaliflere karşı savaşıyor. YGP giderek güçleniyor ve 15 bin civarında askeri bulunuyor. Bu gücün taraflardan biriyle ittifak yapması savaşın geleceğini büyük ölçüde belirleyecek” diyor.
Rojava’nın izole edildiği, hem Türkiye hem de Kürt Özerk Hükümeti’nin sınırları kapattığı belirtilen makalede, Ankara’nın PKK ile barış görüşmeleri yapmasına rağmen PYD’nin Rojava’yı denetim altına almasından rahatsızlık duyduğu ve Türk Başbakan Erdoğan’ın bölgeyi işgal etmekle tehdit ettiği belirtiliyor.
Arbetaren Gazetesinde yayımlanan makalede ise Suriye’de  üç yıl önce barışcıl gösterilerle başlayan Arap Baharı’nın kanlı bir iç savaşa dönüştüğü gibi, başlangıçta tek olan savaşın ikiye dönüştüğü ve Kürtlerin radikal islamcılara karşı silaha sarılmak zorunda kaldıkları değerlendirmesinde bulunuluyor.
PYD’nin çok güçlü olmasına rağmen bölgede yaşayan diğer Kürt partilerine ve halklara Rojava’nın yöneltilmesi için çağrı yaptığı, çok partili liberal bir modeli uygulamaya çalıştığı belirtilen makalede bazı güçlerin PYD’yi bölücü olamakla ve Büyük Kürdistan’ı kurmak istemekle suçladıkları ifade ediliyor.
MÜSLİM: POLİTİK VE DİPLOMATİK DESTEĞE İHTİYACIMIZ VAR
PYD Lideri Salih Müslim’in amaçlarının demokratik Suriye bünyesinde demokratik özerklik olduğunu belirttiği ve Müslim’in “Bizim politik ve diplomatik desteğe ihtiyacımız var. Biz ABD ve Türkiye tarafından desteklenen aşırıların saldırılarına karşı demokrasimizi savunmaya çalışıyoruz. ABD içinde El Nusra’nın da yer aldığı Özgür Suriye Ordusunu destekliyor. Türkiye ise bize saldıran herkesi destekliyor. Suriye’de Kürtlerin otonomi kazanmasının Türkiye’deki Kürtlerin konumlarını güçlendireceğini biliyor” dediği aktarılıyor.
Önceki gün Svenska Dagbladet Gazetesinde yayımlanan bir tartışma yazısında ise Güney Kürdistan’daki Özerk Kürt Yönetimi ile Rojava’da ilan edilen demokratik özerklik ve Kürtlerin konumları arasındaki benzerliklere dikkat çekildikten sonra, Kürtlerin El Kaide bağlantılı grupların saldırılarıyla karşı karşıya kaldıklarına dikkat çekiliyor.
Rojava’da Kürtler, Süryaniler, Ermeniler ve Arapların bir arada yaşadıkları, YPG’nin Kürt bir milis olmasına rağmen Rojava’da yaşayan halkların bu milis içinde yer aldıkları belirtildikten sonra, “Bu Suriye’de halkların barış içinde yaşayacakları bir bölgenin bulunduğunu gösteriyor” ifadelerine yer veriliyor.
ROJAVA’NIN TANINMASI İÇİN ÇAĞRI
Asso Abdullahi imzasını taşıyan makalede, bundan bir süre önce Rojava’da kabul edilen anayasanın batılıların demokrasi olarak adlandırdığı tüm kıstasları içinde taşıdığı; laisizmi, demokratik ve özgür seçimleri, bölgede yaşayan Süryani, Arap ve Ermeni halklarının ana dillerinde eğitim  ve kurumlarda temsil haklarını garanti altına aldığı belirtiliyor.
Tüm bunlara rağmen Rojava’da yaşanan gelişmelerin görmezden gelinerek Özgür Suriye Ordusu’nun desteklenmesinin şaşırtıcı olduğu  belirtilen makalede, Orta-Doğu’da gerçekten dönüşüm isteyen demokratik güçlerin bulunduğunu Rojava’nın gösterdiği belirtiliyor ve İsveç Hükümetine Rojava’nın tanınması için AB nezdinde girişimde bulunması çağrısı yapılıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder