
Kadına şiddet konusunda da AKP hem kadını düşüren ve çağdaş köle yapan kapitalist modernitenin temsilcisidir, hem de kadın erkeğin emanetidir diyerek ataerkil anlayışın savunucusu olduğunu ortaya koymuştur. Zaten bu iki zihniyetin kokteyli olan AKP iktidarı döneminde kadına şiddetin artmasından başka bir şey beklenemez. Geleneksel kadın düşmanlığıyla, bu düşmanlığı zirveye çıkaran kapitalist moderniteyi kadının başında patlatmıştır. Bunu söylemeye de yazmaya da gerek yoktur. 13 yıllık AKP iktidarında yaşananlar bunu ispatlamıştır. Bu nedenle AKP kadın düşmanı ve kadını düşüren bir iktidardır. Kadın köleliği AKP döneminde zirveye çıkarılmıştır.
Kuşkusuz AKP iktidarı döneminde Kürdistan’daki kadın Özgürlük Hareketi ve bunun yarattığı bir mücadele ve direniş söz konusudur. Dünyanın başka yerlerinde kadın düşmanlığı ve kadının düşürülmüşlüğüne karşı ciddi bir mücadele görülmezken, Kürt kadını bugün dünyada bu mücadele ve direnişin öncülüğünü yapmaktadır. Dolayısıyla AKP’nin kadın düşmanlığı ve buna karşı yürütülen direniş at başı gidiyor dersek abartmış olmayız. AKP’ye karşı bu konuda ciddi bir direniş gösterildiğini kabul etmek gerekir.
Mersin’de Özgecan’ın hunharca katledilmesinden sonra AKP hükümetinin “Kadına uzanan eller kırılır” biçiminde açıklama yapması, AKP iktidarına karşı yükselecek kadın mücadelesinin önünü almaya yöneliktir. Çünkü Türkiye ve Kürdistan’da kadın mücadelesinin geldiği düzeyi iyi görmektedir. Şu anda AKP hükümetinin en fazla korktuğu toplumsal kesim kadınlardır. Nitekim bunun önünü almak için özel bir politika yürütmektedir. AKP hükümeti kadına karşı bir psikolojik savaş içindedir. Tayyip Erdoğan ve AKP’lilerin her fırsatta kadın özgürlük mücadelesi verenlere yönelik kinlerini kusmaları, kadın mücadelesinde yaşadıkları korkudan dolayıdır. Korkunun ecele faydası yoktur. Kadınlar, AKP iktidarının hegemonik politikalarına izin vermeyecekler, eski ve yeni kadın düşmanlığını birleştirerek kadına karşı yönelttiği saldırıyı kıracaklardır.
Özgecan’ın cinayeti karşısında tüm Türkiye ve Kürdistan’da kadınlar ayağa kalktılar. İlk defa bu düzeyde bir toplumsal mutabakat ortaya çıktı. Bu durum, kadın özgürlük mücadelesinin geldiği düzeyi gösterir. Bu durumun yaratılmasında Kürt kadınının mücadelesi belirleyici rol oynamıştır. İster kabul edilsin, ister kabul edilmesin gerçeklik budur. Kürt kadınının özgürlük mücadelesi tüm dünyayı etkilerken, yanı başındaki Türkiyeli kadınları etkilememesi düşünülemez. Bu gerçeklik, aynı zamanda Kürt kadınının özgürlük mücadelesinin Türkiye’nin demokratikleşmesi ve özgürleşmesi konusunda ne düzeyde büyük rol oynadığını ve oynayacağını ortaya koymaktadır.
Kadına şiddet kampanyalarını Kürt kadınları başlattı ve Türkiye’nin gündemine koydu. Şimdi bu çalışmaların ürünü alınmaktadır. Türk devleti ve birçok çevre, Kürt kadınının özgürlük düzeyindeki gelişmeyi yansıtmamak için büyük çaba harcamış olsalar da nafiledir. Kadın özgürlük mücadelesi o kadar güçlü ve derinliklidir ki, kapı kapansa pencereden, pencere kapansa bacadan, baca kapansa anahtar deliğinden girer. Bin bir gece masallarında belirtildiği gibi cin şişeden çıkmıştır. Yani özgürlük kanatlanmıştır. Hiçbir engel tanımadan tüm kadınlara ulaşmaktadır. Çünkü kadın özgürlük mücadelesi kanatlı özgürlük mücadelesidir.
Şu anda kadın özgürlük mücadelesinin merkezi Kürdistan ve Türkiye’dir. Zaten Rojava Devrimi ve Kobanê Direnişi Kürt kadınının özgürlük duruşunu açıkça tüm dünyaya göstermiştir. Özgecan’ın katledilmesi sonrası ortaya çıkan tepki de bu duruşun Türkiye ve Bakurê Kurdistan’daki etkisidir. Kadın özgürlük mücadelesi, Türkiye ve Bakurê Kurdistan’da daha etkili hale gelecek, Türk devleti ve hükümeti ne kadar engellese de Kürdistanlı kadınlar ve Türkiyeli kadınların özgürlük mücadelesinin ortaklaşmasının önüne geçilemeyecektir.
Kürt kadınının özgürlük düzeyi mecliste, siyasi alanda, sosyal ve kültürel yaşamda net olarak belli olmaktadır. Bu durum Türkiye siyasetini de zorlamaktadır. Son yıllarda AKP, CHP, hatta MHP’nin bile kadınları siyaset alanına katma çabası Kürt Özgürlük Hareketi’nin yarattığı dalganın sonucudur. Kürt Özgürlük Hareketi’nin mücadelesi tüm toplumsal kesimlerin önünü açmaktadır. Türk devleti, birçok toplumsal kesimin Kürt Özgürlük Hareketi’nin etkisine girmemesi için bizzat kendisi bu kesimlerle ilgili bir şeyler yapmak zorunda kalmaktadır. Kürt Özgürlük Hareketi ve kadın özgürlük güçleri bu durumdan rahatsız değildir. Kendi mücadelelerinin sonucu olduğundan bu sonuçlardan memnundurlar.
Tüm bunları Kürt kadınlarını övmek için söylemiyoruz. Bir gerçek bilinsin ve bu temelde kadınların mücadelesi daha bilinçli ve örgütlü hale getirilsin diye ifade ediyoruz. Özgecan’ın katliamına yönelik tepkiler bir dönüm noktası olmalıdır. Sadece kadına şiddete yönelik mücadelede değil, Türkiye’nin demokratikleşmesi mücadelesinde de bir dönüm noktası olmalıdır. Kadınlar özgürlük mücadelesini, kadına şiddet mücadelesini Türkiye’nin demokratikleşme mücadelesiyle bütünleştirmelidirler. Önümüzdeki seçimi de bu açıdan çok iyi değerlendirmelidirler.
0 yorum:
Yorum Gönder