![]() |
Abdullah ÖCALAN
|
Ortadoğu toplumunda ekonomik ve ideolojik sorun-2
Ortadoğu toplumunda önemli bir farklılık, ekonomik artıların devlet eliyle sızdırılmasıdır. Aslında Avrupa uygarlığında da devletsiz kârın bir hayal olduğu göz önüne getirilirse, devletin son tahlilde toplumsal artıkların yegâne meşru sahibi olduğu görülür. Kendini mülkün sahibi olarak görmek zaten bunun için yeterli nedendir. Devlet dışında kârdan bahsetmek bir aldatmacadan öteye gitmez. Sonuç olarak uygarlık tarihi anti-ekonomik bir tarihtir. Tüm ekonomik sorunlar bu çelişkinin sonucu olarak yaşanır. Egemen sınıf, kent ve devlet ekonomiden ne kadar ellerini çekerlerse, diğer bir anlamıyla küçülür ve ekonomiyi gerçek sorumlularına terk ederlerse, ekonomik sorunlar da o denli çözüm yoluna girer. Küresel ekonomi için doğru olan bu belirleme Ortadoğu ekonomik yaşamı için de fazlasıyla doğrudur.
Manevi kültür gücü olarak ideolojisiz toplum olmaz. İdeoloji zihniyetle bağlantılı olmakla birlikte daha farklı bir kavramdır. Hayvanların, hatta bitki ve atomların da zihninden bahsetmek mümkündür. Ama ideoloji insan toplumuna özgüdür. Görevi esas olarak yaşamı anlamlandırma ve düzenlemedir. Bu anlam ve düzenlemeler olmadan toplum ayakta kalamaz, dehşete düşer. İdeoloji bu nedenle hayli ilginç bir sorundur. Kelime anlamı fikirlerin mantığı demektir. İnsan toplumu fikirler mantığıyla çok esnek bir doğa olarak biçimlendirilmeye, özgürleşmeye yatkındır. Ama bu özelliğiyle köleleştirilmeye de yatkındır. Hem sorun çözücü hem de sorun kaynağı olması yapılanmasıyla ilgilidir.
Ortadoğu uygarlıklarında ideolojiler büyük rol oynamıştır. Uygarlığın kendisi Sümer rahiplerinin mitolojik yaratımlarına çok şey borçludur. İnşa edilen tanrılar panteonu tüm dinleri etkilemiştir. Maddi uygarlıkla iç içe hep manevi bir uygarlık da inşa edilmiştir. Yerde yükselen krallık, hanedanlık gücü kendisini simgesel olarak tanrı diye sunma ve yüceltmeyi ideolojisinin temel görevi haline getirmiştir. Yerdeki kralın yansıması tanrısal imgeler olarak göklere yansıtılmıştır. O dönemden beri felsefe, bilim, sanat ve dinler sürekli bu tanrıları aramışlardır. Bulabildikleri bir yandan gerçekler dünyasıyken, diğer yandan gerçeklerin saptırılmış hayal dünyası olmuştur.
Ortadoğu ideolojik dünyası için önemli olan, mitolojik ideolojinin nasıl dinsel ideolojiye, dinsel ideolojinin nasıl felsefi ideolojiye ve en son bilimsel teorilere dönüştüklerini izlemektir; hangi maddi sorunlar dünyasının karşılıkları olduklarını bulmak ve izlemektir. Ekonomik ve toplumsal yaşam sorunları ideolojide mutlaka karşılığını bulurlar: Gerçek veya saptırılmış olarak. İktidar, devlet ve hanedan kuruluşları çok tipik olarak kendilerini ideoloji dünyasında da tanrısallıklar biçiminde inşa edip sunarlar. Bu yönleriyle ideolojik çözümlemeler yapılırsa, toplum hakkında daha doğru bilinç ve aydınlanma mümkündür. Tüm ilk ve ortaçağların dinler ve tanrılar dünyası, yükselen hiyerarşiler ve hanedanlıklar, iktidar, devlet ve sermayedarlar dünyasının yansıtılmış, meşrulaştırılmış izlerini taşır. Kendi aralarındaki sorunlar ve kavgalar aynen izlerinde de yaşanır. Maddi sorunları iyi kavramak için ideolojik alan ne kadar gerekliyse, tersi de o denli gereklidir. İki yanı, yüzü ayırt etmek kadar, aralarındaki bağlantıları da hep aramak, görmek gerekir.
Uygarlıkların momentlerinde inşa edici güçler ideolojinin imgesel (hayali) karakterinin tamamen farkındaydılar. Köleler dünyasına bu hayali dünyayı gerçekler olarak sunarken hem köleleri uysallaştırıyor, hem de arzularını gemliyor ve öte dünya dedikleri imgeyle avuntu bulacaklarını umuyorlardı. Dolayısıyla çok sorunlu bir ideolojik dünyanın gelenekselleşmesi oluyordu. Uygarlık tarihinin hep dinler ve tanrıların gölgesinde sunulması bu gerçeklikle bağlantılıdır.
Günümüzde de ağır toplumsal sorunlar bu yönlü ideolojik sorunlara dönüştürülür. Belki de daha kolay çözülebileceklerine duydukları inançtan ötürü böyledir. İslamî ideolojinin canlandırılması toplumsal sorunların artan varlığını yansıtır. Modernite ideolojilerinin çözüm aracı olmamaları, toplumsal sorunlarla gerçekçi bağ oluşturamamalarından kaynaklanır. İster geleneksel (dinsel) ister modern (liberalizm, milliyetçilik, sosyalizm vb) ideolojilerdeki başarısızlık, toplumsal sorunları doğru yansıtmamalarıyla ilgilidir. Çözüm evrimci ve devrimci tarzlarıyla hem söylemde hem de eylemde doğrunun yaşanmasını dayatmaktadır.
Ortadoğu’da Uygarlık Krizi ve Demokratik Uygarlık Çözümü kitabından alınmıştır.
Ortadoğu toplumunda önemli bir farklılık, ekonomik artıların devlet eliyle sızdırılmasıdır. Aslında Avrupa uygarlığında da devletsiz kârın bir hayal olduğu göz önüne getirilirse, devletin son tahlilde toplumsal artıkların yegâne meşru sahibi olduğu görülür. Kendini mülkün sahibi olarak görmek zaten bunun için yeterli nedendir. Devlet dışında kârdan bahsetmek bir aldatmacadan öteye gitmez. Sonuç olarak uygarlık tarihi anti-ekonomik bir tarihtir. Tüm ekonomik sorunlar bu çelişkinin sonucu olarak yaşanır. Egemen sınıf, kent ve devlet ekonomiden ne kadar ellerini çekerlerse, diğer bir anlamıyla küçülür ve ekonomiyi gerçek sorumlularına terk ederlerse, ekonomik sorunlar da o denli çözüm yoluna girer. Küresel ekonomi için doğru olan bu belirleme Ortadoğu ekonomik yaşamı için de fazlasıyla doğrudur.
Manevi kültür gücü olarak ideolojisiz toplum olmaz. İdeoloji zihniyetle bağlantılı olmakla birlikte daha farklı bir kavramdır. Hayvanların, hatta bitki ve atomların da zihninden bahsetmek mümkündür. Ama ideoloji insan toplumuna özgüdür. Görevi esas olarak yaşamı anlamlandırma ve düzenlemedir. Bu anlam ve düzenlemeler olmadan toplum ayakta kalamaz, dehşete düşer. İdeoloji bu nedenle hayli ilginç bir sorundur. Kelime anlamı fikirlerin mantığı demektir. İnsan toplumu fikirler mantığıyla çok esnek bir doğa olarak biçimlendirilmeye, özgürleşmeye yatkındır. Ama bu özelliğiyle köleleştirilmeye de yatkındır. Hem sorun çözücü hem de sorun kaynağı olması yapılanmasıyla ilgilidir.
Ortadoğu uygarlıklarında ideolojiler büyük rol oynamıştır. Uygarlığın kendisi Sümer rahiplerinin mitolojik yaratımlarına çok şey borçludur. İnşa edilen tanrılar panteonu tüm dinleri etkilemiştir. Maddi uygarlıkla iç içe hep manevi bir uygarlık da inşa edilmiştir. Yerde yükselen krallık, hanedanlık gücü kendisini simgesel olarak tanrı diye sunma ve yüceltmeyi ideolojisinin temel görevi haline getirmiştir. Yerdeki kralın yansıması tanrısal imgeler olarak göklere yansıtılmıştır. O dönemden beri felsefe, bilim, sanat ve dinler sürekli bu tanrıları aramışlardır. Bulabildikleri bir yandan gerçekler dünyasıyken, diğer yandan gerçeklerin saptırılmış hayal dünyası olmuştur.
Ortadoğu ideolojik dünyası için önemli olan, mitolojik ideolojinin nasıl dinsel ideolojiye, dinsel ideolojinin nasıl felsefi ideolojiye ve en son bilimsel teorilere dönüştüklerini izlemektir; hangi maddi sorunlar dünyasının karşılıkları olduklarını bulmak ve izlemektir. Ekonomik ve toplumsal yaşam sorunları ideolojide mutlaka karşılığını bulurlar: Gerçek veya saptırılmış olarak. İktidar, devlet ve hanedan kuruluşları çok tipik olarak kendilerini ideoloji dünyasında da tanrısallıklar biçiminde inşa edip sunarlar. Bu yönleriyle ideolojik çözümlemeler yapılırsa, toplum hakkında daha doğru bilinç ve aydınlanma mümkündür. Tüm ilk ve ortaçağların dinler ve tanrılar dünyası, yükselen hiyerarşiler ve hanedanlıklar, iktidar, devlet ve sermayedarlar dünyasının yansıtılmış, meşrulaştırılmış izlerini taşır. Kendi aralarındaki sorunlar ve kavgalar aynen izlerinde de yaşanır. Maddi sorunları iyi kavramak için ideolojik alan ne kadar gerekliyse, tersi de o denli gereklidir. İki yanı, yüzü ayırt etmek kadar, aralarındaki bağlantıları da hep aramak, görmek gerekir.
Uygarlıkların momentlerinde inşa edici güçler ideolojinin imgesel (hayali) karakterinin tamamen farkındaydılar. Köleler dünyasına bu hayali dünyayı gerçekler olarak sunarken hem köleleri uysallaştırıyor, hem de arzularını gemliyor ve öte dünya dedikleri imgeyle avuntu bulacaklarını umuyorlardı. Dolayısıyla çok sorunlu bir ideolojik dünyanın gelenekselleşmesi oluyordu. Uygarlık tarihinin hep dinler ve tanrıların gölgesinde sunulması bu gerçeklikle bağlantılıdır.
Günümüzde de ağır toplumsal sorunlar bu yönlü ideolojik sorunlara dönüştürülür. Belki de daha kolay çözülebileceklerine duydukları inançtan ötürü böyledir. İslamî ideolojinin canlandırılması toplumsal sorunların artan varlığını yansıtır. Modernite ideolojilerinin çözüm aracı olmamaları, toplumsal sorunlarla gerçekçi bağ oluşturamamalarından kaynaklanır. İster geleneksel (dinsel) ister modern (liberalizm, milliyetçilik, sosyalizm vb) ideolojilerdeki başarısızlık, toplumsal sorunları doğru yansıtmamalarıyla ilgilidir. Çözüm evrimci ve devrimci tarzlarıyla hem söylemde hem de eylemde doğrunun yaşanmasını dayatmaktadır.
Ortadoğu’da Uygarlık Krizi ve Demokratik Uygarlık Çözümü kitabından alınmıştır.
0 yorum:
Yorum Gönder