PKK halkların Özgürlük Hareketi
![]() |
Önder ELALDI
|
Gülçiçek Günel Tekin, “Özgürleşen Ruhlar, Kürt Gerilla Hareketi” adlı kitabında Kandil’de görüştüğü Kürt gerillalarına yer veriyor.
KCK Başkanlık Konseyi üyeleri başta olmak üzere çok sayıda gerilla ile görüşen Tekin, PKK’nin kuruluş yıllarından yaşanan bir çok ayrıntıyı aktarıyor. Murat Karayılan’ın okuldaki birinliğinden fıstık tarlalarında karşıladığı 12 Eylül günlerine, Mustafa Karasu’nun başarısız banka soygunu girişimi, Bozan Tekin ve Cemal Şerik’in ilköğretim yıllarında Lenin ve Stalin okumaları, PKK’in 1979’da kazandığı Êlîh (Batman) ve Riha (Urfa) Curnê Reş’de (Hilvan) belediye başkanlıklarını kazanması kitapta yer alan diğer ayrıntılardan. Tekin ile Kandil izlenimleri ile birlikte, görüştüğü gerillalar hakkında konuştuk.
- Öncelikle Kandil’e gitme fikri nasıl oluştu, çalışmanın amacı neydi?
Önce Kandil’e gitmedim. Ragıp Zarakolu’yla birlikte Hakkari ve Malazgirt’ten başlayan çözüm sürecini destekleyen paneller ve konferanslarla başladık. Bu süreçte geri çekilme dönemi yaşanıyordu. Yüksekova’da panel için gittiğimizde gerillanın geri çekildiğini öğrendik. Çekilmeyi fotoğraflamak için Cilo Dağı’na gittik. İlk görüşme oradaki gerillalarla oldu. Daha önce de Kürt gerilla ve kadın hareketi ile ilgili çalışma takvimim vardı. Kadın hareketi üzerine yoğunlaşıyordum. Çeşitli araştırmalar yaptım bu araştırmalar sonucunda gerilla öykülerine ulaştım. Gerilla hareketini tarihe kaydetmek gerektiğini düşünmeye başladım. Cilo’dan sonra Kato, Berçelan, Spi Xani gibi bölgelerde yirmiyi aşkın gerillayla görüşmeler yaptık. Çok çarpıcı sonuçlar elde ettik. Bundan sonra da işi daha derinlikli ele almak gerektiğini düşündük ve Kandil’e gitmek istedik. On beşer günlük aralıklarla iki defa gittim. KCK Başkanlık Konseyi üyeleri başta olmak üzere çok sayıda gerilla ile görüştüm.
- Konuştuğunuz gerillalar ilk dönemden beri hareketin içinde yer almış kurucu kadrolar, farklı inanç ve etnisitelerden geliyorlar. Siz mi özellikle böyle bir durumu öne çıkardınız yoksa; PKK zaten halklar ve inançlar mozaiği mi?
Bu çok önemli. PKK’nin içinde böyle bir mozaik var. PKK sadece Kürtlerin Özgürlük Hareketi değil. Uzun süredir bu araştırmayı yapıyorum. Bu araştırmayı yaptıktan sonra da bütün halklar ve inançların özgürlük hareketi olduğunu bir kez daha gördüm. 72 - 73 döneminde başlayan bir süreci ele aldık. Kuruluşundan bugüne bu gerçeklik PKK’nin varlık felsefesi oldu. Halklaşmasının da en önemli nedenlerinden biri.
- Gerillalarla görüşmeler hep çocukluk yıllarından başlıyor. Bu özellikle mi tercih ettiniz?
Bu araştırmaya 20 yıl önce “Dilimiz varlığımız, dilimiz kimliğimiz” adlı kitapla başladım. Aynı zamanda dil öğretmeniyim. Çocukluk, gençlik dönemlerine kadar asimilasyonun boyutları üzerine araştırmalar yapıyordum. Bütün bu sorunları araştırdığım için devlet ve sistemle ilk karşılaştıkları zamandan başlattım. Devletin politikalarının nereden başladığını göstermek istedim. Devletin Türkleştirme politikasının nasıl etkili olduğunu oradan başlayarak günümüze kadar geldim.
- Peki bütün bu kişilere baktığınızda ortak noktaları neler?
72 - 73’lerden itibaren başlayan ilk kadrolar öğrenci. Özellikle Ankara merkezli ve yüksek öğrenim öğrencileri. Hepsi de çok başarılı öğrenciler. Devrimci ve sosyalist bir yapıya sahipler. PKK aynı zamanda sosyalist bir hareketin çıkışı. Onun için halk bu kadrolara o dönem talebe diyordu. Hepsi emekçi ailelerin çocukları. Alevi ağırlıklı kadrolar var. Alevilerin ezilmişliğinden kaynaklı daha hızlı örgütlenme durumu söz konusu. İlk gençler arasında örgütleniyor sonra Kürdistan’a dönüş ile birlikte halka dönük örgütlenme başlıyor.
- Kadroların anlatımlarından bir takım ayrıntılara da vakıf oluyoruz. Mesela Murat Karayılan’ın birinciliği ve darbe zamanı fıstık tarlalarında oluşu.
Evet. Murat Karayılan köyden birincilikle Öğretmen Okulu’na geliyor. Daha sonra lise yıllarında Kemal Pir’den duyduğu ‘Kürdistan Sömürgedir’ sözü onu çok etkiliyor. Harekete sempatisi o dönem başlıyor. Başka ilginç ayrıntılar da var. Karayılan, 12 Eylül darbe günü Birecik’te fıstık tarlalarında uyuduğunu, bir köylülün getirdiği radyo aracılığı ile darbeyi öğrendiklerini söyledi. O dönem örgütün fıstık tarlası vardı ve oradan gelir elde ediyordu. Daha sonra devlet bunu fark edip operasyon yapıyor ve çatışma çıkıyor.
- Kitapta, Mustafa Karasu’nun partiye katılımı ve o dönem gerçekleştirilmek istenen banka soygunu girişimiyle ilgili de ilginç ayrıntılar yer alıyor...
Soygun değil aslında halkın el konulan parlarını geri alma durumu var. O zamanki devrimcilerin bankalar ve zenginlerin halkın emek sömürüsü üzerinden elde ettiği paraları halka ya da örgüte kazandırmak gibi yöntemleri vardı. Mustafa Karasu’nun partiye katılımı da ilginç. Biraz rahatını seviyor. Örgüte katıldığında bütün hayatını oraya adayacağını bildiğinden biraz uzak duruyor. Bir kaç defa arkadaşlarla buluşmak için anlaşmasına rağmen gitmiyor. En sonunda biraz isteği dışında buluşuyorlar. Daha sonra partiye katılıyor. Bankadan halkın paralarını geri alma meselesi de şöyle gelişiyor. Karasu ve arkadaşları bu iş için çalışıyorlar ama beceremiyorlar. Ama en sonunda kendi arkadaşları dayısının kasasını kamulaştıyor. Dayısı sarraf. Yüklü bir para. O parayla örgütün giderlerini uzun süre karşılıyorlar.
- Bozan Tekin ile Cemal Şerik’in ortaokuldan başlayan Lenin ve Stalin okumaları da o dönemin ruhunu anlatması bakımından çarpıcı.
Biz de Marx ve Lenin’i okumak bu işin abc’siydi. Eğer kardeşiniz varsa o da etkileniyor. Onlar da sizi taklit ediyor. Cemal Şerik ve Bozan Tekin’de de bunu görüyoruz. Cemal Şerik’in abisi Hasan Şerik yirmili yaşlarda partiye katılıyor. Cemal ise ortaokulda abilerini taklit ediyor ve bütün Marksist klasikleri çatır çatır ezberliyorlar. O yaşlarda Marx ve Lenin’i anlaması mümkün değil. Onu taklit edip harekete katılıyor.
- Kadın hareketi ve oradaki yaşamı üzerinde gözlemleriniz neler oldu?
PKK hareketini benim üzerindeki en büyük etkisi kadın mücadelesine verdiği önemden ileri geliyor. Sayın Abdullah Öcalan’ın kadın özgürlüğü üzerindeki hassaslığı, PKK kadrolarının duyarlılığı kadın üzerinde bir bilinç sıçraması yarattı. Gerillada şunu gördüm kadın gerillaların kendine müthiş bir güveni var. Her türlü sorununu kendilerini çözüyor. Müthiş bir bilinç sıçraması yaşamışlar. Devrimci ruhu pratiğe geçirmede çok kararlılar.
PKK’nin ilk belediye başkanlıkları
- 79 Ekim’inde yapılan yerel seçimlerde o dönem Kürdistan devrimcileri olarak bilinen PKK, Êlîh (Batman) ve Riha (Urfa) Curnê Reş’de (Hilvan) belediye başkanlıklarını da kazanıyor. İlk belediye deneyimleri o dönemden başlıyor...
PKK, o dönem Batman Belediye Başkanlığı’nı Edip Solmaz, Hilvan Belediye Başkanlığı’nı ise Nadir Temel’le kazanıyor. Edip Solmaz’ı faali meçhuller arasında olduğunu biliyordum. Ama onun PKK hareketinin Kürdistan devrimcilerinin adayı olduğunu bilmiyorduk. İlk dile getiren Sozdar Avesta (Nuriye Kesbir) oldu. Çok ilginç ayrıntılar var. Geçen yaz Batman’da Edip Solmaz’ın katli ile ilgili panel vardı. Solmaz’ın kardeşi ile tanıştım. O dönem Belediye Başkan Yardımcısı Talat Yetkin ile birlikte orada panelist olduk. Orada bunları anlattım. Ama kimsenin bu konuda fazla bilgisi yoktu.

- Öncelikle Kandil’e gitme fikri nasıl oluştu, çalışmanın amacı neydi?
Önce Kandil’e gitmedim. Ragıp Zarakolu’yla birlikte Hakkari ve Malazgirt’ten başlayan çözüm sürecini destekleyen paneller ve konferanslarla başladık. Bu süreçte geri çekilme dönemi yaşanıyordu. Yüksekova’da panel için gittiğimizde gerillanın geri çekildiğini öğrendik. Çekilmeyi fotoğraflamak için Cilo Dağı’na gittik. İlk görüşme oradaki gerillalarla oldu. Daha önce de Kürt gerilla ve kadın hareketi ile ilgili çalışma takvimim vardı. Kadın hareketi üzerine yoğunlaşıyordum. Çeşitli araştırmalar yaptım bu araştırmalar sonucunda gerilla öykülerine ulaştım. Gerilla hareketini tarihe kaydetmek gerektiğini düşünmeye başladım. Cilo’dan sonra Kato, Berçelan, Spi Xani gibi bölgelerde yirmiyi aşkın gerillayla görüşmeler yaptık. Çok çarpıcı sonuçlar elde ettik. Bundan sonra da işi daha derinlikli ele almak gerektiğini düşündük ve Kandil’e gitmek istedik. On beşer günlük aralıklarla iki defa gittim. KCK Başkanlık Konseyi üyeleri başta olmak üzere çok sayıda gerilla ile görüştüm.
- Konuştuğunuz gerillalar ilk dönemden beri hareketin içinde yer almış kurucu kadrolar, farklı inanç ve etnisitelerden geliyorlar. Siz mi özellikle böyle bir durumu öne çıkardınız yoksa; PKK zaten halklar ve inançlar mozaiği mi?

- Gerillalarla görüşmeler hep çocukluk yıllarından başlıyor. Bu özellikle mi tercih ettiniz?
Bu araştırmaya 20 yıl önce “Dilimiz varlığımız, dilimiz kimliğimiz” adlı kitapla başladım. Aynı zamanda dil öğretmeniyim. Çocukluk, gençlik dönemlerine kadar asimilasyonun boyutları üzerine araştırmalar yapıyordum. Bütün bu sorunları araştırdığım için devlet ve sistemle ilk karşılaştıkları zamandan başlattım. Devletin politikalarının nereden başladığını göstermek istedim. Devletin Türkleştirme politikasının nasıl etkili olduğunu oradan başlayarak günümüze kadar geldim.
- Peki bütün bu kişilere baktığınızda ortak noktaları neler?

- Kadroların anlatımlarından bir takım ayrıntılara da vakıf oluyoruz. Mesela Murat Karayılan’ın birinciliği ve darbe zamanı fıstık tarlalarında oluşu.
Evet. Murat Karayılan köyden birincilikle Öğretmen Okulu’na geliyor. Daha sonra lise yıllarında Kemal Pir’den duyduğu ‘Kürdistan Sömürgedir’ sözü onu çok etkiliyor. Harekete sempatisi o dönem başlıyor. Başka ilginç ayrıntılar da var. Karayılan, 12 Eylül darbe günü Birecik’te fıstık tarlalarında uyuduğunu, bir köylülün getirdiği radyo aracılığı ile darbeyi öğrendiklerini söyledi. O dönem örgütün fıstık tarlası vardı ve oradan gelir elde ediyordu. Daha sonra devlet bunu fark edip operasyon yapıyor ve çatışma çıkıyor.
- Kitapta, Mustafa Karasu’nun partiye katılımı ve o dönem gerçekleştirilmek istenen banka soygunu girişimiyle ilgili de ilginç ayrıntılar yer alıyor...

- Bozan Tekin ile Cemal Şerik’in ortaokuldan başlayan Lenin ve Stalin okumaları da o dönemin ruhunu anlatması bakımından çarpıcı.
Biz de Marx ve Lenin’i okumak bu işin abc’siydi. Eğer kardeşiniz varsa o da etkileniyor. Onlar da sizi taklit ediyor. Cemal Şerik ve Bozan Tekin’de de bunu görüyoruz. Cemal Şerik’in abisi Hasan Şerik yirmili yaşlarda partiye katılıyor. Cemal ise ortaokulda abilerini taklit ediyor ve bütün Marksist klasikleri çatır çatır ezberliyorlar. O yaşlarda Marx ve Lenin’i anlaması mümkün değil. Onu taklit edip harekete katılıyor.
- Kadın hareketi ve oradaki yaşamı üzerinde gözlemleriniz neler oldu?
PKK hareketini benim üzerindeki en büyük etkisi kadın mücadelesine verdiği önemden ileri geliyor. Sayın Abdullah Öcalan’ın kadın özgürlüğü üzerindeki hassaslığı, PKK kadrolarının duyarlılığı kadın üzerinde bir bilinç sıçraması yarattı. Gerillada şunu gördüm kadın gerillaların kendine müthiş bir güveni var. Her türlü sorununu kendilerini çözüyor. Müthiş bir bilinç sıçraması yaşamışlar. Devrimci ruhu pratiğe geçirmede çok kararlılar.
PKK’nin ilk belediye başkanlıkları

PKK, o dönem Batman Belediye Başkanlığı’nı Edip Solmaz, Hilvan Belediye Başkanlığı’nı ise Nadir Temel’le kazanıyor. Edip Solmaz’ı faali meçhuller arasında olduğunu biliyordum. Ama onun PKK hareketinin Kürdistan devrimcilerinin adayı olduğunu bilmiyorduk. İlk dile getiren Sozdar Avesta (Nuriye Kesbir) oldu. Çok ilginç ayrıntılar var. Geçen yaz Batman’da Edip Solmaz’ın katli ile ilgili panel vardı. Solmaz’ın kardeşi ile tanıştım. O dönem Belediye Başkan Yardımcısı Talat Yetkin ile birlikte orada panelist olduk. Orada bunları anlattım. Ama kimsenin bu konuda fazla bilgisi yoktu.
Hangi iktidar gelirse gelsin çözmek zorunda
- Çözüm süreci ile ilgili gerillalar sürecin genel gidişatı ile ilgili ne düşünüyor?
Onlar şu şekilde görüyor. Sistem, devlet, AKP istese de istemese de Özgürlük Hareketi öyle bir kökleşti, halklaştı ve siyasallaştı ki sorunun çözülmemesi mümkün değil. Hangi iktidar gelirse gelsin çözmek zorunda. Güven olayı derken biraz bunu anlatmaya çalıştım. Kadrolar bu sorunu biz çözeceğiz diyor. Sorun özgürlükçü, eşit yaşamı sağlayacak şekilde çözülmek zorunda. Bu hareketin bastırılması mümkün değil; çünkü halklaşmış.
0 yorum:
Yorum Gönder