Amed Baro Başkanı Tahir Elçi, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için başlatılan imza kampanyası ve Öcalan afişlerinin yasaklanması kararını veren mahkemeleri sert bir dille eleştirdi. Mahkemenin vermiş olduğu karara tepki gösteren Elçi, “Bu karar Demokratik haklara müdahale hukuka aykırı olduğu gibi, toplumsal sorunların demokratik ve barışçıl çözümüne de bir darbedir” dedi.
Amed Baro Başkanı Tahir Elçi, yönetim kurulu üyeleri ile birlikte Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın özgürlüğü için başlatılan imza kampanyası ve Öcalan afişlerinin yasaklanmasına ilişkin kararlara tepki göstermek amacıyla basın toplantısı düzenledi.
TMK 10. Madde ile yetkili Özgürlük Hakimi tarafından verilen yasaklama kararlarını eleştiren Baro Başkanı Tahir Elçi, “Bu karar yasaya, hukuka ve taraf olduğumuz uluslararası insan hakları sözleşmelerine aykırı olduğu gibi, aynı zamanda demokratik bir toplumun değer ve gereklerine de açıkça aykırıdır. Bireylerin tek tek veya bir araya gelerek toplu şekilde ortak düşüncelerini ifade etme, bunları topluma yayma, ya da görüş ve taleplerini sözlü veya yazılı şekilde resmi makamlara sunmaları ifade özgürlüğünün gereğidir. İfade özgürlüğü ise demokratik bir toplumun temel değerlerinin başında gelmektedir. Anayasanın 2. Maddesi Türkiye’nin demokratik bir hukuk devleti olduğunu, 26. Maddesi; herkesin düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahip olduğunu düzenlemiş, taraf olduğumuz İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin (AİHS) 10. Maddesi de ifade özgürlüğünü koruma altına almıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) birçok kararında, ifade özgürlüğünün demokratik bir toplumun temel ve vazgeçilmez değenlerinin başında geldiğini vurgulamıştır. Şiddet içermeyen, ırkçı, nefret unsuru ve başkalarına hakaret öğeleri taşımayan her türlü söz, yazı ve eylem ifade özgürlüğünün kapsamındadır.
Öte yandan Anayasanın 74. Maddesi, vatandaşların kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikâyetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine (TBMM) yazılı olarak başvurma hakkına sahip olduğunu düzenlemiştir. Bu hakkın kullanımı bakımından da 3071 sayılı ‘Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun’ yürürlüğe girmiştir” dedi.
'İMZA TOPLAMAK DÜNYADAKİ EN BARIŞÇIL YÖNTEM'
Demokrasinin salt belli aralıklarla yapılan seçimlerde vatandaşların oy kullanmasından ibaret olmadığını belirten Elçi, “Çeşitli kamusal uygulama ve toplumsal meselelerle ilgili görüş ve taleplerini özgürce başta hükümet ve parlamento olmak üzere çeşitli makamlara sunma hak ve özgürlüğünü de içermektedir. Bu durum aynı zamanda katılımcılığın da bir gereğidir. Her hangi bir toplumsal sorun ile ilgili imza toplamak ve bu talepleri resmi makamlara sunmak, dünyada kabul görmüş en barışçıl, meşru ve demokratik yöntemlerin başında gelmektedir. Başkalarının hoşuna gitmez, içeriği resmi makamlar tarafından kabul edilmezse de, bireylerin yetkililere sunmak üzere taleplerini imza altına alma çalışmalarının engellenmesi, demokratik haklara ağır bir müdahale oluşturmaktadır. Keza örgütün amaçlarıyla benzerlik ve paralellik arz etse bile, taleplerin demokratik ve şiddet oluşturmayan yollarla gerçekleştirilmeye çalışılması demokratik bir toplumun gereğidir” diye konuştu.
'ÇÖZÜM SÜRECİNE DARBEDİR'
Öcalan’a özgürlük” başlığıyla başlatılan imza toplama çalışmasının, Türkiye’nin en kadim ve ağır sorunlarının başında gelen Kürt meselesiyle bağlantılı olduğunu ifade eden Elçi, “30 yıldır silahlı çatışmalarla süren ve 40 bini aşkın insanın yaşamına mal olan bir toplumsal ihtilafın nihayet barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözümü çalışmalarıyla paralel gündeme gelmiştir. Silahlı eylemlerin sona erdiği, bir yılı aşkın bir süredir insanlarımızın yaşamını yitirmediği bu süreç Sayın Öcalan ile yapılan görüşme ve başlatılan diyalog ile mümkün olabilmiştir. Halen kendisiyle süren görüşmelerle bu sorunun şiddet ve çatışma yöntemleri yerine, demokratik ve barışçıl yollarla çözümü umudu sürmektedir. Demokratik mücadele ve siyasi araçlarla Kürt sorununun çözümünün mümkün olabileceğinin tartışıldığı bir dönemde, ‘özgürlük hâkimi’ olarak adlandırılan TMK 10. Maddesi ile görevli hâkimliklerce hak aramanın en barışçıl ve demokratik yolu olan imza toplama çalışmasının ‘örgüt propagandası’ olarak kabulü ile yasaklanması hukuka aykırı olduğu gibi, Kürt sorunun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözümü umuduna bir darbe niteliğindedir” dedi.
'MAHKEMELER TOPLUMSAL TALEPLERİ DİKKATE ALMALI'
Elçi konuşmasını şöyle sürdürdü: “Toplumun bir kesiminde önemli bir etkisi ve ağırlığı bulunduğu artık herkesçe kabul edilen ve Kürt sorunu gibi derin bir toplumsal sorunun çözümünde belirleyici bir rolü olan Öcalan’ın serbest bırakılması süreci kaçınılmaz olarak toplumun gündemine gelecekti. Mahkemelerin bu toplumsal talep ve ihtiyacın önüne yasaklama kararı yoluna gitmesinde bir yarar bulunmamaktadır. TMK Hâkimliğinin ‘imza formunun sol üst köşesinde Abdullah Öcalan’ın resminin bulunduğu, bu nedenle çalışmanın örgüt propagandasını oluşturma suçunu oluşturduğu’ biçimindeki saptaması yersiz ve hukuka aykırıdır. Serbest bırakılması talep edilen ve bunun için demokratik bir yol olan imza metninin/formunun sol üst köşesinde fotoğrafının konulması imza toplama çalışmanın doğal bir parçası olup eylemi ‘örgüt propagandası’ niteliğine dönüştürmez” ifadelerini kullandı.
‘YASAKLAMA KARARINA İTİRAZ EDECEĞİZ’
Amed Barosunun, Kürt Sorunun çözümünde şiddet ve çatışmanın yerine barışçıl ve demokratik yöntemlerin esas alınmasında ve çatışmasızlığın kalıcılaşmasında, demokratik hakların gelişimi ve derinleşmesinin yaşamsal bir rolü olduğu görüşünde olduklarını kaydeden Elçi, “Bu nedenle; toplumun taleplerini imza kampanyaları gibi son derece demokratik yollarla ifade etmeleri çabalarının yasaklanmasını tehlikeli bulmaktadır. Bu amaçla başlatılan imza toplama çalışmasını yasaklayan TMK 10. Madde ile görevli mahkeme kararının kaldırılması için bu gün yasal başvuru yapacağız” diye konuştu.
‘DEMOKRATİK TALEPLERİNİN YASAKLANMASI BARIŞ SÜREİNE DARBEDİR’
Basın açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Elçi, “Yaklaşık bir yıldır ateşkes olmasına rağmen toplum ciddi adımlar beklerken, geçmişin tekrarını yaşıyor. Yasal düzenlemeler yapılırken bunların uygulanma biçimleri önemlidir. 1 yıldır Türkiye’de silah susmasına rağmen ve tek bir can kaybı yaşanmamasına rağmen hükümet somut bir adım atmamıştır. Örgüt tarihi bir karar almışken, imza kampanyası gibi en doğal ve en mazlum bir kampanyanın yasaklanması yürütülen çözüm sürecine bir darbe niteliğindedir. Bu yasaklama kararları hükümete güveni zayıflamaktadır. Hükümet bir an evvel demokratik yolların önünü açmak zorundadır. Demokratik yolların kapanması barışçıl sürece darbe niteliğindedir” dedi.
0 yorum:
Yorum Gönder