.

.
.

Ortak savunma hattımız olmalı

Güncellenme : 30.07.2014 02:36
“Burası Ortadoğu, zemin çok kaygan” diyen KCK Yürütme Konseyi Üyesi Sabri Ok, Kürt örgütlerine “Her an dengeler değişebilir. O açıdan ulusal birlik ve ortak savunma hattı oluşturmalıyız” dedi. “Umutlu olalım” vurgusu yapan Ok, “Hayallerimizi gerçekleştireceğiz” müjdesini verdi.



Ortak savunma hattı oluşturmalıyız

Ortadoğu’daki gelişmelere paralel olarak Kürtler için yeni fırsatların doğduğu ve bağımsız Kürdistan tartışmalarının yoğunlaştığı bu günlerde KCK Yürütme Konseyi Üyesi Sabri Ok ile Kürt Ulusal Kongresi’ni ve Kürtler arası diyaloğu konuştuk. IŞİD’in Kürtlere dönük saldırıların yoğunlaştığı bu süreçte, Ortadoğu zeminin kaygan olduğunu hatırlatan Ok, fırsatlar kadar tehlikelerin de göz önünde bulundurulmasını dile getirdi. Ok, Kürt örgütlerine ortak savunma hattı oluşturması çağırısında bulundu. Kürtler arası diyalog ve ulusal birlik meselesinde halka “Umutlu olalım” müjdesini veren Ok, “hayallerimizi gerçekleştireceğiz” diye konuştu.


Geçen yıl Kürt Ulusal Kongresi için girişimler oldu ancak bir sonuca varılmadı. Girişim başarısız olmasının nedenlerini biraz açabilir misiniz?

Uzun zaman gündemimizdeydi. Birçok görüşmeler oldu. Herkesin bildiği gibi çalışmalar hazırlık komiteleriyle bir düzeye geldikten sonra tıkandı. Daha çok delegasyon sayısı, kongrenin eşbaşkanın kim olacağı tartışmaları oldu. Bu tartışmalarda KDP’nin yeri ve yaklaşımı belirgindi. Bunlardan çok aslında Rojava’daki durum belirleyici oldu. Bunlar bahane oldu. Rojava’da kimsenin tahmin etmediği, beklemediği görkemli bir devrim gerçekleşmişti. Rojava üzerinde politikalarımız ile KDP’nin politikaları birbiriyle örtüşmedi. KDP, Rojava’ya yaklaşımı ve Rojava’da kongreye katılacak örgütlerin arasındaki çözülmeyen sorunlar olduğundan dolayı bir kongrenin olması mümkün değildi. Bizim yaklaşımlarımız makuldü, engelleyici ve zorlayıcı değildi. Ulusal Kongre’nin ne kadar önemli olduğu şimdi daha iyi anlaşılıyor. Ortadoğu’daki son gelişmeler gösteriyor ki, Kürt halkının varlığı, kazanımları tehdit altındadır. Ulusal birlikle ortak bir savunma hattının oluşmasıyla; Kürt halkının nasıl bir moral ve motivasyon kazanacağı, ulusal değerler ve kazanımlarına nasıl sahip çıkacağı ortada. Biz halen Ulusal Kongre’nin Kürt halkı için çok önemli ve ertelenemez bir görev olduğuna inanıyoruz.

Kütlerin ulusal birliğine tarihsel bir sorun olarak baktığımızda nedenlerini neye bağlıyorsunuz?

Özetle söylemek gerekirse; Kürdistan’ın en büyük talihsizliği, şansızlığı dört ayrı parçaya bölünmesi ve sömürgeleştirilmesidir. Her sömürgeci güç kendi kültürünü, kendi özeliğini Kürdistan’a taşımış ve zorla kabul ettirmek istemiştir. Birden fazla sömürgeci gücün, Kürdistan üzerindeki egemenliği, birden fazla işbirlikçileri, birden fazla çıkar gruplarını, şahsiyetlerini ortaya çıkarmış olmasıdır. Çeşitli çıkarlar hesabına, mezhepler, inançlar hesabına... Yani iliklerine kadar parçalanmış bir toplumdur. O açıdan hiçbir fırsat ve imkanı tam değerlendiremedi. Artık bugün böyle değil.

Suriye ve Irak’taki mevcut durumdan kaynaklı sorunları şu an için kapsam dışı bırakırsak; Türkiye ve İran’ın Kürt birliğini bozmaya dönük politikalarını nasıl ele alıyorsunuz?  

Tarihsel olarak baktığımızda bölge üzerinde en eski, etkili iki güçtür. Bu güçler her zaman Kürdistan üzerinde sirayet etmiştir. Tarihsel olarak kendi aralarında çelişki ve çatışmalar ne kadar büyük olursa olsun sorun Kürtlerin varlığı ve özgürlüğü olunca çelişkileri bir tarafa bırakıp çoğunlukla yan yana gelmişler. Bugün değişen dünya koşulları, farklı çıkarlar, bölge siyaseti Türkiye ve İran’ı daha çok karşı karşıya getirmiş olabilir. Belki de ilk kez Kürdistan üzerinde egemenlik kuran sömürgeci devletler birbirleriyle çelişkili ve çatışmalı durumdalar. Bu Kürtler için ayrı bir avantaj oluyor tabii. Fakat ulusal birlik gibi bir oluşumu Türkiye ve İran istemez. Muhakkak engelleyici olmak isterler. Önemli bir etkidir.


Irak’ın üzerinde farklı bir hegemonya paylaşımından bahsediliyor. Şii bölgesinin İran hegemonyası, Sünni bölgesi ile Güney Kürdistan’ın da Türkiye hegemonyası altına girmesinden bahsediliyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Çok şey söyleniyor, senaryolar var, yaşananlar var. Öncelikle ABD ve uluslararası hegemon güçler, istikrar adına bir gelişmenin yaşanmasını istemezler. Onların politikası, kaostur, krizdir. Bazen deniliyor ya ‘ABD de çözümsüz kaldı.’ Oysa ABD’nin politikası budur. İstiyor ki, çözümsüz olsun, kriz, kaos olsun. Güçler birbirini yorsun, yıpratsın, mahvetsin, perişan etsin sonra da ABD bir kurtarıcı olarak çağrılsın. Bu onların politikası. Ortadoğu’da halklar açısından çok acı bir durumdur. Yine milliyetçilik adına var olan sınırlar yetmiyormuş gibi kendi içinde daracık, bölgesel, lokal sınırların çizilmesi daha fazla düşmanlıkların, çatışmaların, katliamların zeminini oluşturuyor. Buna karşı önderliğin geliştirdiği demokratik ulus perspektifi çözümleyicidir. Ortadoğu halklarına ışık tutan budur. Onun için Rojava çok önemlidir. Fakat şu anki mezhep çatışmasının tabii ki tarafları var. İran bir merkezdir. Irak’taki Maliki Şii hareketini İran’dan bağımsız düşünemezsiniz. Suriye’de olup bitenleri İran’dan bağımsız düşünemezsiniz. Veya bölgede Sudi Arabistan, Katar yine Irak’ta Sünni mezhebi, Tarık Haşimi’i; Nakşi tarikatı da Türkiyesiz düşünülemez. Tarihten beri de Türkiye ve İran’ın Ortadoğu üzerinde hesabı vardır. Bu anlamda Sünni ve Şii bloklaşma var. Burada Kürtlerin hesabını çok iyi yapması gerekiyor. Konjonktürel, dönemsel düşünmemek gerekiyor. Kürtler güvence ve ulusal birliklerini sağlamadadır. “Burası Ortadoğu”dur ve kaygan bir zemindir. Her an dengeler değişebilir. O açıdan ulusal birliğe tekrar vurgu yapıyorum.

Kürdistan’ın parçalanmasına neden olan yeraltı zenginliklerinin bugün ulusal birliğin önünde engelleyici bir rolü olduğunu düşünüyor musunuz?

Deniliyor ki; Ortadoğu’da en zengin rezervler Güney Kürdistan’dadır. 40 yılın hesabı yapılarak yaklaşılıyor. Güney’deki iktidar ve bilinen güçler, ekonomi üzerindeki ilişkileri geliştirmekten kaçamadılar. Zenginlikleri var, ticaret yapacaklar. Bu çok anlaşılır. Doğası gereği budur ve karşı değiliz. Bunu yaparken Kürt halkının genel çıkarlarını, ulusal birliğini, özgürlüğünü, parçaların birbiri üzerinde üstünlük sağlama, dışlama, karşıtlaştırma biçiminde bir siyaset sürdürsen asıl tehlike budur. Bu açıdan her ilişki birbirini karşılıklı etkiler. Ekonomi üzerinden düşünme muhakkak siyasete, ulusal politikalara yansıyacaktır. PKK bu konuda daha rahattır. Salt bir iktidar olmadığı, zenginliklere sahip olmadığından değil. Paradigması, ideolojik derinliği, ilkesi, politik ahlakı daha farklıdır. Ulus devletçi iktidarlar, yukarıda Allah aşağıda biz diye düşünüyorlar. Sandılar ki, dünyaya meydan okumaları ebedi kalacak. Kendi gücünü abarttığı gibi başkalarını da yanlış anlamaya, yorumlamaya sürükleyebiliyor. İktidar ve ekonomik ilişkiler böyledir. Bu yüzden doğalgaz ve petrol zenginliği baş döndürür. Ekonominin demokrasiyle bağı iyi kurulmazsa, siyasetin demokrasi ile politik ahlakla bağı iyi kurulmazsa yanlış politikalar kaçınılmazdır. Aslolan Kürt halkını şuna teşvik etmektir; Kürtler niçin birleşmiyor?, Niçin ulusal kongre gerçekleştirmiyor? Kim bunu gerçekleştirmiyorsa, halk yakasına yapışmalı. Eleştirmeliler, birliğe davet etmeliler, moral ve destek vermeliler. Halk, örgütler üzerinde baskı oluşturmalı. PKK yanlış yapıyorsa PKK’yi eleştirmeliler.

Bu konuda çeşitli çevrelerin PKK’ye eleştirileri var. PKK’nin hiç eksiklikleri yok mu?

Sonuçta biz de siyasi bir hareketiz. Dört dörtlük demek gerçekçi de, bilimsel de değil. Bizim de hatalarımız, kusurlarımız, eksikliklerimiz olabilir. Varsa bunu ilgililer, aydınlar, yurtseverler, duyarlı kesimler dostane ve düzeltici bir şekilde eleştirebilir ve uyarabilirler. Tabii bunu, egemenlere hizmet etmeyecek bir dil ve üslupla yapmalı. Dostane ve sorumlu bir dilden memnuniyet duyarız. Fakat Ulusal Kongre konusunda kendimizi eksik ve hatalı görmüyoruz. Şundan söylüyorum; biz ulusal kongre çalışmasını son iki yıldır sürdürürken hiçbir ön şart ve kırmızı çizgiyle gitmedik. Bu çok önemlidir. PKK gibi bir güç önkoşulsuz ve kırmızı çizgiler olmadan Ulusal Kongre tartışmalarına girdik. Mesela biz demiyoruz ila ki başkan biz olalım. Hatta biz olmayalım. Her örgüt bizim şu söylediğimizi söylese aslında Ulusal Kongre başkanlık sorunu çözülmüş olur. Belki şöyle bir eksiğimiz olabilir; kongre ile ilgili çalışmalar nasıl gelişiyor? Kim nasıl yaklaşıyor? Tıkanma nerede oluyor? Hangi zihniyetin ürünüdür? Belki biz bunu halka tam taşıyamadık. Bunu taşırken illa bir hareketi teşhir etmek, karalamak anlamında söylemiyorum. Ulusal birliğe giderken birbirimizi hırpalamanın anlamı yok. Biz bugünde KDP, YNK, GORAN, PYD, KODAR... bildiğimiz tüm Kürt örgütlere bu birliğin, tarihsel adımın atılacağına olan inancımızla yaklaşıyoruz ve beklentimiz bu yöndedir.

Sayın Öcalan’ın bu konuda Sayın Mesut Barzani’nin şahsına dönük mektupları oldu. Bunun içeriğine ilişkin konuşabilir miyiz?

Önderlik görüşme notlarında, Ulusal Kongre için Sayın Barzani’nin bir rol üstlenmesi gerektiğine vurgu yaptı. Kendisinin, hareketin bu konuda olumlu bir tutum sahibi olacağını belirtti. Bu diyaloglar dolaylı şekilde oluyor. Bizim de zaman zaman görüşmeleri oluyor. Eleştiriler ayrı. PKK’de KDP’de yaşadığımız bu dünyada biraz eleştiriye açık olmalıyız. Yapıcı, eksikliklerini ortaya koyan, eleştirel yaklaşımlar yanlış değil. Biz bu tür eleştirilere açığız, başkaları da buna açık olmalı. Var olan sorunları çözmek yerine, abartan, düşmanca artıran siyasetler kimseye bir şey kazandırmaz. Sayın Barzani ve KDP’de birçok kez Ulusal Kongre’nin önemli ve ertelenemez olduğunu söylüyor. En son HDP kongresine katılan Barzani temsilcisi de bunu söylüyor. Söylem düzeyinde bunu söylüyorlar, güzeldir; ama bunun artık pratikleşmesi lazım.

IŞİD saldırılarıyla birlikte halkta ulusal birlik açısından pozitif beklenti oluştu. Bu beklenti karşısında neler söylemek istersiniz?

IŞİD saldırıları halkta tedirginlik de yaratıyor ama Kürdistan gerillası, PKK’nin varlığı, Peşmerge güçlerinin varlığı büyük bir güven ve güç veriyor halkımıza. Öyle tarihte ki gibi kendisini çaresiz, savunmasız görmüyor. Bu güzel fakat tehditler var. Rojava’da bu tehdit var. IŞİD Suriye’den Musul’a kadar bir hat oluşturmuş. Muazzam silahlar ele geçirmiş. Bu açıdan bazı zorluklar, tehlikeler insanı daha sorumlu düşünmeye itebilir. Daha gerçekçi çözüm arayışlarına yöneltebilir. Halkın da bu konudaki isteği, arzusu ve Kürt örgütleri üzerindeki baskısı, basıncı gelişince ulusal birlik zemini ve gerçekleşme şansı daha çok artmış oldu. Bu çalışmayı ısrarla sürdürmek gerekli. Ulusal birliği Kürtlerin gündeminde hep tutmak lazım. Özelikle bu konjonktürel süreçte buna büyük ihtiyaç var. Sadece ulusal birlik de değil, ulusal savunma gücünün oluşturulması gerekli. Kürt halkı kendi savunma güçlerini müşterek bir yapı altında toplamasından daha doğal, daha meşru ne olabilir. Kim ne diye bilir. Şimdi Kerkük, Musul, Şengal, Rabya’da böyle ulusal bir müşterek güç olursa değil IŞİD hiçbir güç yönünü Kürdistan’a çeviremez. Kürtlerin tecrübeleri, imkanları var. Savaşı yürütecek kabiliyetleri var. Halk topyekûn böylesi bir gücün etrafında kenetlenir. Bunun da yolu ulusal birlikten geçer. Bunun zemini var. Kürt halkında büyük bir arzu var. Bunu daha çok geliştirmeleri gerekiyor. Gerekirse yürüyüşler düzenlemeli. Halk artık “bir araya gelin, güçlerinizi birleştirin” demeli. Kim gelmiyorsa ona yönelmelidir. PKK gelmiyorsa PKK’ye yönelmeli.


Umutla bakabilir miyiz?

Evet. Bunu rahatlıkla diyebilirim. Kürtler daha umutlu olmalı. Çok daha büyük tehlikeler atlattık. Geçmişe baktığımızda bugün çok daha mutluyuz, yarın daha çok mutlu olacağız. Umutlarımız gerçeğe dönüşecektir. Önderliği, örgütlü gücü olan bir halk niçin umutlu olmasın? Bunun imkanı var.

Son olarak söylemek istediğiniz varsa...

Hayallerimizin gerçekleşeceği, imkanlarımızın olduğu bir süreçtir. Herkes buna uygun sorumluluklarını yerine getirmeli.   



Konuya kan davası şeklinde yaklaşmıyoruz!


Türkiye Kürdistanı’nda koruculara ilişkin uzun süredir bağışlayıcı bir tutum izlediniz. Bu süreç devam ediyor mu?

Kürtler büyük bir uyanış ve özgürleşme sürecindedir. Bunu korucular da biliyor. Zamanında çok farklı nedenlerle korucu oldular. Büyük zararlar verdiler, büyük zararlar yaşadılar. Sömürgecilerin eski politikaları yenilenerek yaşandı. Geçmişte olanlar oldu. Bunları bir tarafa bırakıyoruz. Korucular devletin kirli politikalarına hizmet etmemeli, alet olmamalı. Kürtlerin legal siyaseti var, kurumları var onlarla ilişkilenebilmeli ve şimdiye kadarki rollerini bir kenara bırakmalılar. Yaşamlarıyla pratikleriyle, söylemleriyle olumlu bir yerde olduklarını insanlar görmeli. Bunu gören insanlar da buna değer vermeli ve kucaklayıcı, bağışlayıcı olmalı. Kan davası mantığıyla bu meseleye yaklaşılmaz. Evet devlet çok kötü kullandı, insanlar öldü. Ancak insanlar suç işlediklerinin farkına varıp bunu bir tarafa bırakma noktasına geliyorsa bu yeterlidir. Yanlışlarına yeni yanlışlar eklememeliler. PKK’de tüm bunlara şans ve imkan tanıyarak yeni bir süreç geliştirebilirler.
 
Paylaş: Google Plus

Yazar: Adsız

    Blogger Yorumları
    Facebook Yorumları

0 yorum:

Yorum Gönder

Rojken ::: DİFHA

iletişim.: Email-Skype.: amedsozdar@hotmail.com

Sohbet Odası

Sohbet Odası
Sohbet Odası