Amed’in Terkan bölgesinde, 1963 yılından bu yana petrol çıkarılıyor. Şu anda Fransız petrol üreticisi Parenco firmasına ait petrol kuyuları, doğa ve canlılara ciddi bir zarar veriyor. Bölgede bulunan Açlık köyü sakinleri, şirkete karşı direnişte. Köylüler, hem doğa tahribatının önüne geçilmesini, hem de petrol çıkarmada arazi sahiplerinin izninin alınmasını talep ediyor.
Amed’in Terkan bölgesi, 1963 bölgede ham petrol üretimine başlamasıyla cazibe merkezi haline geldi. İlk olarak İngiltere ve Hollanda menşeli Shell petrol arama şirketi tarafından bölgede petrol kuyuları açıldı. Petrol kalitesinin yüksek olmasından dolayı birçok yabancı şirketin dikkatini çeken bölgede, şu an Viking, Perenco ve Transatlantic şirketleri faaliyet yürütüyor.
Petrol kuyularının tarım arazileri üzerinde bulunması, toprağa, yeraltı ve yer üstü su kaynaklarına ham petrolün sızmasına sebep oluyor. Mercimek üretiminde depo olarak da nitelendirilen bölgedeki toprağın tamamı, verimsiz hale geldi.
Belirli dönemlerde kuyulardan hidrojen sülfür gazının bırakılması ise ekolojik dengeyi tamamen bozuyor. Hidrojen Sültür Gazı bırakılması, bölgede yaşayan birçok canlı türünü yok ediyor. Bu doğa katliamından en fazla etkilenen çevre köylerde kanser vakalarında ciddi bir artış yaşanıyor.
Diğer taraftan, petrol şirketleri köylülerin tarım arazisi üzerinde açtığı kuyular için herhangi bir bedel de ödemiyor. Doğa katliamına karşı Fidela (Açlık) köylüleri, 62 gündür eylemde.
‘HİDROJEN SÜLFÜR GAZINDAN DOLAYI CANLILAR TEHLİKEDE’
Açlık köyünden ve direnişe katılan köylülerden Remzi Çetinkaya, petrol şirketleri ile resmi ve gayri resmi görüşmeler yaptıklarını söyledi. Şimdiye kadar herhangi bir sonuç almadıklarını da vurgulayan Çetinkaya, “Kuyulardan doğaya kontrolsüz bir şekilde hidrojen sülfür gazı bırakılıyor. Bu gaz oldukça tehlikeli ve umuyoruz ki petrol şirketleri hidrojen sülfür gazı için bir çalışma yürüterek bu talana son verir.
Özellikle bahar ve yaz aylarında bu gazın yaydığı koku sebebiyle dışarıya dahi çıkamıyoruz” dedi.
Petrol borularının korunaklı betonarmeden yapılmadığını da vurgulayan Çetinkaya, birçok alanda yaşanan boru patlaması sonucu, sızan ham petrolün, toprağı, yer altı ve yer üstü su kaynaklarını kirlettiğini de sözlerine ekledi. Çetinkaya “Bu durumdan en fazla canlılar etkileniyor” diyerek sözlerini sürdürdü.
‘BASKILARA RAĞMEN DİRENİŞİMİZ SÜRECEK’
Şirketlerin yaklaşık 50 yıldır Terkan bölgesinde çalışmalarını sürdürdüğünü belirten Çetinkaya şöyle devam etti: “Arazilerin köylülere ait olmasına rağmen, köylülerin rızası alınmadan çalışmalarını sürdürmeleri, düşündürücü. Bizler Alçık köylüleri olarak, hem doğa tahribatının önüne geçmek, hem de köylünün rızası alınmadan yapılan bu çalışmalara karşı yaklaşık iki aydır direnişteyiz. Bundan dolayı çeşitli baskılarla karşılaştık. Tüm bunlara rağmen yılmadık ve direnişimizi sürdürdük. Direnişlerimizin sonunda petrol arama şirketlerinin bazı sözleri oldu ve umuyoruz ki bu sözleri yerine getirip doğayı kirletmekten vazgeçerler. Tüm bu sözler yerine getirilene kadar direnişimiz devam edecek ve çadırımız da burada kalacak.”
‘YAŞAM KALİTESİ DÜŞÜYOR’
Bölgede yaşam kalitesinin düştüğüne dikkat çeken Çetinkaya “Ne yazık ki tarım arazilerimizden istediğimiz sonucu alamıyoruz. Daha önce bölgede yüzlerce kuş çeşidi, yılan, fare ve kaplumbağa türüne rastlamak mümkündü. Bugün ise serçe dışında her hangi bir hayvan türü görülmüyor. Küçük ve büyük baş hayvanlarımızı bile otlatamıyoruz. Tüm bunların olmaması, doğal olarak toprağın üretim sürecini de ciddi anlamda etkiliyor. Bahsettiğimiz bu tür canlılar toprağın hava almasını sağlıyor. Yaşanan bu durum bize burada ekolojik dengenin tamamen bozulduğunu gösteriyor” diye konuştu.
‘DERELERDEKİ BİRÇOK BALIK TÜRÜ YOK OLDU’
Çetinkaya sızan ham petrolden aynı şekilde derelerinde etkilendiğini de söyledi. Bölgedeki derelerde geçmişte çok sayıda balık çeşidinin yaşadığını vurgulayan Çetinkaya, köylülerin geçmişte ekoloji konusunda bilinçli olmadığını da sözlerine ekledi.
“Artık bu konuda bilinçlendiğimizi ve haklarımızın farkına vardığımızı düşünüyorum. Bununla birlikte Kürdistan coğrafyasında yaşanan savaştan dolayı insanlar üzerinde korku kültürü hakimdi. Artık insanlar bu korku kültürünü de aştı” diyen Çetinkaya ekolojik dengenin zarar görmesi sonucunda doğa ve canlıların ciddi anlamda tehdit edildiğinin farkına vardıklarını da belirtti.
Bunun üzerine çevre köyleri bilinçlendirmek için bir çalışma içine girdiklerini ve birçok köylü ile yüz yüze görüşerek, karşı karşıya kaldıkları tehlikeleri anlattıklarını da kaydetti.
‘MEZOPOTAMYA EKOLOJİK HAREKETİ’NİN DESTEĞİ BÜYÜK OLDU’
Ardından çeşitli eylemler planlayarak, sonuç almaya çalıştıklarını kaydeden Çetinkaya, “Bu süreçte çeşitli sivil toplum kuruluşlarının da büyük desteği oldu. Özellikle Mezopotamya Ekoloji Hareketi’nin desteğiyle bunlar gelişti” diyerek konuşmasını sürdürdü.
‘DİRENİŞ ÇADIRINDA TÜM KÖYLÜLER DÖNÜŞÜMLÜ OLARAK KALIYOR’
Direniş çadırında tüm köylülerin dönüşümlü bir şekilde kaldığını söyleyen Çetinkaya şunları belirtti: “Doğal olarak bu da köylüler arasında bir dayanışmanın yaşanmasına da vesile oluyor. Direniş çadırını kurduktan sonra hiçbir zaman bu alanı terk etmedik. Hatta bir ara havalar bayağı soğudu. Arazi açık alanda olduğundan -15, -20 derece soğuklarda bile burayı terk etmedik ve haklarımızı alana dek te burada kalmaya devam edeceğiz.”
63 gündür sadece Açlık köyü olarak direnişte olduklarını da hatırlatan Çetinkaya, “Çevre köylerle de görüşmelerimiz devam ediyor. Sonuçta doğa katliamından sadece biz etkilenmiyoruz herkes bu durumdan etkileniyor. Bizler bir şekilde bu olaya tüm çevre köyleri de müdahil etmeliyiz” diye konuştu.
‘TÜRKİYE’NİN MERCİMEK DEPOSUYDU’
Terkan bölgesinin Türkiye’nin en büyük mercimek deposu olduğunu hatırlatan Çetinkaya, petrol kuyularının çoğalmasıyla maalesef bölge bu özelliğini yitirdiğini de kaydetti.
“Bizler arazilerimizden her hangi bir verim alamaz duruma geldik. Topraktan aldığımız verim %30’lara kadar düştü ve alınan ürünlerin ya da mahsullerin de sağlıklı olduğuna ben kendim inanmıyorum” diyen Çetinkaya, bu şekilde devam ederse, 10-20 yıl sonra bölgede çiftçiliğin öleceğini de kaydetti.
Çiftçiliğin ölmesiyle birlikte çevre köylerin doğal olarak şehirlere göç etmek zorunda kalacağını da sözlerine ekledi.
‘ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI OLAYA YÜZEYSEL YAKLAŞIYOR’
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkililerinin, yaşanan doğa katliamına karşı yüzeysel bir rapor hazırlayıp gittiklerini söyledi. Herhangi bir sonuç alamadıklarını da kaydeden Çetinkaya, “Benim merak ettiğim en büyük noktalardan biri de burası Kürdistan bölgesi, acaba bu durum Türkiye’nin batısında yaşansaydı aynı duyarsızlık sergilenir miydi? Hiç sanmıyorum. Düşünün Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilileri bu raporu petrol arama şirketleriyle beraber hazırlıyor. Şimdi siz bu durumdan ne bekleyebilirsiniz. Raporu hazırlayanlar objektif olabilirler mi?” diye konuştu.
‘SONUÇ ALAMAZSAK FARKLI EYLEM TARZLARINA YÖNELECEĞİZ’
Tam bir doğa katliamı ile karşı karşıya kaldıklarını yeniden hatırlatan Çetinkaya, kurdukları direniş çadırından bir sonuç alamazlarsa farklı farklı eylem tarzında bulunacaklarını da belirtti.
Şu anda yaşam hakkının ihlali ile karşı karşıya olduklarını sözlerine ekleyen Çetinkaya, “Sonuçta eğer bizim hayatımız tehdit altındaysa yapacağımız eylemlerin de meşru olduğuna inanıyorum” dedi.
63 gündür direnişte olan Açlık köylülerinin talepleri ise şöyle:
-Petrol boru hatlarının toprağın altından geçirilmesi
-Borulardan petrol sızmasının önüne geçilmesi
-Kuyulardan çıkan zehirli gazlar için toplama ve merkezi oluşturulması
-Tapulu arazilerden izinsiz petrol çıkarılmasının önüne geçilmesi
0 yorum:
Yorum Gönder