Rojava özerk kanton yönetimleri birinci ayını doldururken, Afrin Kanton Yönetiminin Arap asıllı Başkan Yardımcısı Abdülhamit Mustafa kanton yönetim modelini ANF’ye değerlendirdi. Mustafa, “Rojava özerk yönetimleri kapitalist sistemin halklara giydirmek istedikleri kefeni yırtma ve hayata özgürce başlama kararıdır” dedi.
29 Ocak’ta ilan Afrin Kantonu, Rojava’daki halklar yelpazesinin de bir aynası durumunda. Kanton Başkan Yardımcısı olan Abdülhamit Mustafa Arap Amirati aşiretinden.
Cindires Nahiyesine bağlı Babelüta köyü doğumlu Mustafa, 40 yıldır Afrin’de yaşıyor. Teknik Lise Üretim Mekaniği bölümü mezunu olan Mustafa, evli ve beş çocuk babası.
Kanton yönetimine ilişkin sorularımızı yanıtlayan Mustafa, Kanton özerk yönetimlerinin ilan edilmesinin üzerinden çok kısa süre geçmesine rağmen bölge ülkelerinden bazılarını kendilerini örnek almaya başladıklarını, bunun da attıkları adımın ne kadar doğru ve yerinde olduğunu gösterdiğini söyledi. Mustafa sadece Suriye’nin değil bölge ülkelerinde yaşanan tüm sorunların ancak bu eşitlikçi, özgürlükçü sistemle aşılabileceğini belirtti. Mustafa bu sistemde herkese yer olduğunu belirterek kantonda temsilini bulan her cins, kimlik ve grubun kendi tarih, kültür ve renkleriyle katıldıklarını söyledi.
Rojava halkı yönetim modeli olarak kanton yönetimini seçti. Neden böyle bir sistem ve yönetim biçimini seçtiniz?
Suriye geneli ile bölgemizde yaşayan Arap, Kürt, Ermeni, Süryani, Asuri, Türkmen, Çeçen ve diğer halklar, azınlıkların hepsi büyük bir tehlike ile karşı karşıyadırlar. Çünkü egemenler, Suriye üzerine hesapları olanların amacı halkları, kültürleri, inançları karşı karşıya getirip hedeflerine ulaşmaktı. O yüzden Suriye’de devrim adına başlayan gelişmeleri amacından saptırarak bu noktaya getirmek istediler. Çeteleri de bundan dolayı desteklediler. Bundan dolayı Suriye ve Rojava’da yaşayan tüm halklar büyük bir tehlike ile karşı karşıyadır. İşte Kanton Özerk yönetimlerimizi ilan etmemiz bu tehlikeye dur demek içindi. Yine demokratik, barışçıl, kardeşçe, halkların, kültürlerin, inançların bir arada yaşayabilecekleri bir Suriye’nin mümkün olduğunu göstermek içindi. Çok kısa süre olmasına rağmen bunun en doğru ve gerçekçi bir yol olduğu da her geçen gün biraz daha açığa çıkıyor. Kanıtlanıyor.
Kantonlarımızda ve Suriye’de yaşayan tüm halkları bu tehlikeden koruma iddiamız var. Ve bunu başaracağımıza da inanıyoruz.
Bu modelle bölge ve uluslararası güçlere nasıl bir mesaj vermek istediniz?
Suriye gerçekliğinin iyi bir fotoğrafını gösteriyoruz. Çünkü kantonlarımızda her inançtan, her halktan, kültürden insanlar var. Bu fotoğraf Suriye gerçekliğini temsil ediyor. İlan ettiğimiz ve kanton özerk yönetimi demokratik ve birlik içindeki bir Suriye’yi savunmak içindir. O yüzden bu sistemin sadece Afrin, Kobanê, Cizîrê ile sınırlı olmayıp Suriye’nin diğer bölgelerinde de sorunun çözümü için bir sistem olduğuna inanıyoruz. Ve bu yönlü gelişmelerin kısa süre içinde yaşanacağının işaretlerini görüyoruz. Rojava’da bunu başardığımıza göre kısa süre içinde başarılı olacağına inanıyoruz. Çünkü bunu dışında başka bir şeyin Suriye’deki sorunu çözeceğine de inanmıyorum. Bu proje gelecekte Suriye’nin projesidir. Demokratik, özgürlükçü Suriye’nin projesidir. Halkların, inançların, kültürlerin birbirini inkar yerine saygı ile karşılayacakları ve birlikte yaşamalarının projesidir.
Kanton Özerk yönetiminizin ilan edilmesinden kısa bir süre geçti. Geçen süre içinde hangi tepkilerle karşılaştınız?
Uluslar arası güçler şaşkınlık içindedirler. Bazıları nereden çıktı bu diye şaşkınlık yaşarken bazıları da acaba bir Ortadoğu ülkesinde bu uygulanabilir mi diye kuşkuyla bakıyorlar. Aslında onların bu yaklaşımları ve şaşkınlıkları bölgemize bakışlarını gösteriyor. Yani onlara göre bölgemiz çok geri, kendisini yönetemez, halkı cahil nasıl olur da böyle bir şeyi yapabilir gibisinden çok küçümseyici bir yaklaşım. Ama bölge halkları kimin daha ileri kimin daha geri olduğunu gösterecek. Daha bu ilk adımımız bile bölgede büyük bir coşku ile karşılandı. Ve birçok ülke de benzer oluşumlara gitme yönünde hazırlıklar yapılmaya başladı. Örneğin bizden kısa bir süre önce bölge ülkesi olan Yemen uzun yıllardır çeşitli nedenlerle yaşadığı sorunlara çözüm bulmanın ancak bu yolla olacağını düşünerek alt kanton biçiminde kendisini örgütlediğini ve kanton yönetimine geçtiğini açıkladı. Elbet Yemen savaşın, şiddetin çok uç boyutta yaşandığı Suriye’de bu adımı atma cesaretimizden güç alarak böyle bir uygulamaya geçti diyoruz. Kaldı ki doğrusu da odur. Biz bu adımı atmasaydık Yemen’in böyle bir yönetim şeklini ilan edeceğini düşünmüyorum. Çünkü bu yönetim biçiminde halkın, halkların kendi kendilerini yönetmesi var. Bu da bölge ülkelerinde yaşanan sorunların temelini ortadan kaldırma yöntemidir. Bu birkaç ülke ile sınırlı kalmaz. Kısa sürede tüm bölge ülkeleri için bir model olacak. Çünkü bu modelde özgürlük var, demokrasi var, kardeşlik var, inançlara, kültürlere, cinslere, halklara saygı var.
Yönetim biçimi ve sisteminizle neleri aşmak ve yıkmak istediniz?
Kanton Özerk Yönetiminin ilan edilmesi, uluslararası güçler tarafından bölge halklarına giydirilen ulus devletçi ve tek bir aile, egemen tarafından sömürülerek kurdurulan kapitalist sistemin kırılmasına karar vermektir. Onların bize giydirmek istedikleri kefeni yırtma ve hayata özgürce başlama kararıdır. Hiçbir halkın, inancın, kültürün, ulusun diğeri üzerine baskıcı, inkarcı egemenliği kalmıyor. Hepsinin ortak olduğu ve kendilerini yönettiği bir sistemdir. O yüzden bu sistem kazanacak. Bölge halkları yüz yıllardır yaşadıkları köleliğe bununla dur demeye başladı. Tüm halklar, uluslar, kültürler kendi dilleri, kimlikleri, tarihleriyle yaşayacak.
Yönetim Başkanınızın kadın olması konusunda neler söyleyebilirsiniz?
Rojava’da gerçekleştirilen devrimde kadının öncülüğünü artık hiç kimse inkar edemiyor. Oynadığı etkili ve aktif rol artık bölgede kadınların özgürlüğe koştuğunu herkese gösterdi ve göstermeye devam ediyor. Bizim kanton yönetim başkanının bir kadın olması da bunu kanıtlıyor. Ve zaten kültür ve tarih olarak da aslında buna çok yabancı değiliz. Çünkü yakın tarihimizde bunun örnekleri fazlasıyla var. Zenubya, Belkıs, Nefertiti örnekleri var. Yakınında yaşadığımız Halep Kalesinde yıllarca hüküm süren Selahattin Eyyübi’nin yeğeni Dayfa hatun örneği var. Fakat bizim bölgemizde ve Kürtlerde, vahşi kapitalizmin yaşandığı bir dönemde ender bir örnektir. Aslında bu Kürt kadınının bölge ve dünya kadınına öncülüğünü yaptığının da kanıtlanmasıdır.
Siz de Arapsınız. Halkların temsili açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Evet. Arap halkı olarak bu yönetimde kendi dilimiz, kültürümüz, kimliğimiz, toplumsal değerlerimizle yer alıyoruz. Cizîrê alanında Çeçenler, Türkmenler, Asuriler, Süryaniler, Ermeniler kendi dilleri, kültürleri, tarihleri ve kimlikleriyle yer aldılar. Bu da çok halklı, çok kültürlü, çok dilli, çok milletli, çok uluslu bölge gerçekliğimize ayna tutuyor. Ve böyle yaşamanın da imkan dahilinde olduğunu gösteriyor. O yüzden yeryüzünde birbiriyle savaşan ve savaştırılan ve akan kanın artmasına neden olan tüm güçlere çağrım gelen barışalım. Özgür, demokratik bir dünyada yaşayalım. Akan kana tüm kapılarımızı kapatalım. Beraber ve birlikte geleceği olan eşit, adil herkes için özgür ve demokrat yeni ve geleceği olan bir Suriye kuralım. Biz bu konuda adım attık ve ne pahasına olursa olsun attığımız adımları devam ettireceğiz. Çünkü bundan başka bir yolumuz yok. Biz bunun mücadelesini vereceğiz. Kazanan da olacağız. Çünkü ölüm, kan ve gözyaşıyla insanlara acıdan başka bir şey verilmez. Biz ise bu acıları dindirmeye çalışıyoruz.
0 yorum:
Yorum Gönder